Ana içeriğe atla

Kayıtlar

André Gide / Pastoral Olmayan-Gerçeğin Rengi Gridir”

Gide'nin Pastoral Senfonisi önemli incil alıntılarıyla donatılmış ve eserdeki karakterlerin ilişkisi ile sıkı biçimde örülmüştür. Özellikle Incil'de geçen  'Kayıp Koyun' benzetmesi Papaz karakterinin Kör bir kız olan Gertrude ile ilişkisinde sıkı biçimde iliskilenir. Peki nedir bu Kayıp Koyun meselesi;   "Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır, evine döner; arkadaşlarını, komşularını çağırıp onlara, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!’ der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyulacaktır.” Bu kısa pasajda anlatıldığı kadarıyla Gertrude ve Papaz ilişkisinin asıl serimlendigi ve dinsel inanışın kayıp olana yöneldiği mesaj içerik
En son yayınlar

Bir Evlilikten Manzaralar Filmi Üzerine - Bergman

Üç ayda yazdım dört ayda çektim ama bütün bir ömrün deneyimini kullandım ( Bergman)  Bergman'ın yukarıda alıntıladığım cümlesini filme giriş yapmadan önce alıntılamanın önemi üzerinde durduktan sonra filme geçiş yapabilirim. Üç ayda yazılan, dört ayda çekilen ve tüm bir ömrün deneyimini kullandım dediği Bir Evlilikten Manzaralar filmi, evrensel bir önem taşıyan 'Aşk ve Insan Iliskilerinin' neredeyse özünü teşkil eden bir film olmuş desem abartmış sayılmam. Ilk olarak Bergman'ın yaşamsal  deneyimi yalnızca Bergman ile  sınırlı kalmamış aynı zamanda elinde bir sanat eseri görevi gören film, insanlığa da mal olmuştur. Tıpkı bir sanat eseri ile onun yaratıcısının bir zaman sonra birbirinden farklılaşması gibi. Bu neden dolayısıyla Bergman için yaşam deneyimi olan, Foucault'nun "öznel deneyimler sahası " dediği sahayı oluşturmak ve ortak bir miras oluşturmak için bu türden sanatsal yapıtlara ihtiyaç vardır. Insanlar kendi yaşamsal deneyimlerini ortak bir alan

Alice Eserine Felsefi Yaklaşım

Alice Harikalar Diyarı eseri, yazarın metamatikçi ilgisinin yanında aynı zamanda  düşünür rolünü felsefi problemlere indirebilen bir eserdir. Kitapta inceleme konusu edilen metaforlar, alegoriler bir tür masal dünyasına ya da masal dünyasının ötesinde bir tür absürdizm dünyasına geçiş yapar.  Beyaz tavşanı izleyen Alice'nin ilk adımı fenomenoloji dünyasından başka dünyaya gelişi imler. Görünen ile gerçeklik arasındaki düalist ayrım bu eserde muntazam şekilde işlenmiştir. İçinde olduğumuz fenomenler dünyasının ötesinde idealar veya hakikat ya da absurdizm dünyasında: temsiller ve nesneler bir tür ters yüz olma evrenini imler. O dünyada nesnelerin ve zamanın yapısı bambaşkadır. Ayrıca Alice'e her şeyin ters yüz görünmesi, zamanın göreliliği, nesnelerin insan fizyolojisi üzerindeki etkisi bambaşka biçimlere bürünür. Öte yandan Alice'nin kendisinin kim olduğu ile ilgili çatışması da terennüm edilir.  Tıpkı Herakleitos'un, Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz, demesi gibi ya da

Platon -Socratesin Savunması

Platon’un gençlik eserlerinden olan Socrates’in Savunması eserini yazarken, hocası Socrates’in fikirlerini, yaşamını ve ideallerini – haksızlığa karsı verdiği savaşta, yönetimin bilgi konusunda yetkin olan bir tür bilgeler katmanı tarafından üstlenilmesi gerektiğini– aktarmıştır. Hocası Socrates öldüğünde Platon, henüz yirmi sekiz yaşındadır. Kendisi filozof olmadan önce yetenekli bir atlettir ve geniş omuzlara sahip olduğundan dolayı ona Platon lakabı takılmıştır. Kitapta işlenen konunun asli noktası Platon ve Socrates’in Atina Demokrasi’sine, Atina demosuna duydukları güvensizlikle biçimlenmiştir. Platon bilindiği gibi aristokrat bir aileden gelir ve çalışmayı dahi hor gören bir düşünürdür. Asıl düşman olarak gördükleri ise; ayaktakımı olarak gördüğü halk tabakası ve sonradan Atina’ya ayak basan Sofistlerdir. Socrates’in Savunması eserinde de Platon, Socrates’in eleştirilerini serimlerken, hocasıyla benzer görüştedir. Socrates, halk demosu tarafından ölüme mahkum edilmiştir ve bu y

Platon - Lakhes

Lakhes diyalogu, Platon’un erken dönem socratik eserlerinden biridir. Bu eserin kapsamı diğer diyaloglar ile ilintili ise bile bir konuda kendine özgü bir tarafı barındırmaktadır. Eserde Socrates ellili yaşlarındadır ve Lysimakhos, Melesias, Nikias ve Lahkes ile Lysimakhos ve Melesias’ın oğulları yer almaktadır. Konu gençlere verilecek eğitimin ne türden içerikler, yetkinlikler barındırması etrafında dönmektedir. Lysimakhos’un oğlu Aristides ve Melesias’ın oğlu Thukydides canlı örnekler olarak yaşlıların önlerinde durmaktadırlar. İşin can alıcı noktalarından biri, Lysimakhos’un oğlu Aristides’in büyükbabasının adını ve Thukdides’in de dedesinin ismini almasıdır. Gelenekselliğin isimlerde bile taşınır bir örnek olarak okuyucunun karşısında olması, tartışılacak konunun kuyruğunun gösterilmesidir. Gençlerin eğitimini üstlenecek olan yetkin bir öğretmenin babadan oğula geçecek olan geleneği de – tutuculuğu – taşıması gerektiği açıkça görülür. Lakhes ve Nikias’ın babalarını kınamalarının